Düşündüren Oyunlar Kısım 1 - Loved & I Wish I Were The Moon

Marvindie'de Ragnor'la girdiğim "iki günde bir yeni yazı" iddiasını anında kaybetmiş olmamın üzerinden henüz bir hafta geçmemişken, yepyeni bir yazı dizisi ile karşınızdayım. Bu yazı dizisinde, bizi hayat üzerine düşünmeye, ya da aslında sadece düşünmeye iten sanat dolu Indie oyunlara göz atacağız. Hedef bu en azından.

Dizimizin ilk kısmında iki oyun birden inceleyeceğiz: Loved ve I Wish I Were The Moon

Oyunlardan ilki, Loved, Alexander Oceas'ın tasarladığı bir platform. Hikayenin başından itibaren sizi yönlendiren oyun, otoriter bir iradenin sizi ne kadar çok sevebileceğini anlatmaya çalışıyor. Oyunda ilerledikçe, mutsuz anılarınıza gömülüp kalmanız mümkün. Oyunun grafikleri alabildiğine sade, kontrolleri ise çok basit. Hikayenin sunum tarzı ise muhteşem. Buradan oynayabilirsiniz.

I Wish I Were The Moon ise, temeli Italo Calvino'nun "Distance of the Moon" (Ay'ın Uzaklığı) adlı kısa öyküsüne dayanan basit bir bulmaca. Oyunda, çektiğimiz fotoğraflarla "bir şeyleri değiştirerek", oyunun sekiz sonundan birine ulaşmaya çalışıyoruz. Oyunu bitirmek kısa sürse de, etkisinden kurtulmak uzun sürüyor. Sevginin sonsuz hüznünden küçük bir parçayı olabildiğince güzel tasvir eden, sakinleştirici bir etkiye sahip. Onu da buradan oynayabilirsiniz.

Yorumlar

deniz dedi ki…
loved ı 0.5 saat kadar oynadım, beynim ağrıdı - evet ağrıdı. sonra parol aldım, geçti.